İmâm-ı Rabbânî Zâviyesinden Ramazân-ı Şerîf

İmâm-ı Rabbânî Zâviyesinden Ramazân-ı Şerîf

Hicri ikinci bin senenin müceddidi lakabını (övgüsünü) hak eden İmâm-ı Rabbânî, (Kuddise Sirruhû) Mektûbât’ının birinci cilt dördüncü mektupta Ramazan-ı Şerîf’in sahip olduğu kemâlatı (olgunlukları) ve hayırları (Allâh-u Teâlâ katında makbul olan amelleri), Kâbiliyet-i Ûlâ Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in hakikatinin olgunluğunu bildiren farklı bir itibar ile olan alakasını beyan sadedinde şöyle buyuruyor:

“Şu an bereketli (feyizlerle, nurlarla dolu) ramazan ayını bekliyoruz. Bu ay için asıl dairesine dâhil olan Mevlâmızın şanları (sıfatların farklı bir itibarı) ve Zât-ı Pâk-ı Sübhaniyesi’ne ait kemâlatın (olgunlukların) tamamını içeren Kur’an-ı Mecîd ile tam bir münasebet vardır.

Şanlar ve Zât-ı Pâk-ı Sübhaniye mertebesinin kemâlatına gölgevârî olmak (zılliyyet) asla yol bulamaz. Kâbiliyet-i Ûlâ Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in hakikati, bu mertebedeki kemâlatın zilli (gölgesi)dir. İşte bu münasebetle Kur’an-ı Kerîm’in inmesi bu ayda gerçekleşmiştir.

Yüce olan Rabbimiz’in şu kavli bu sözü doğrulayıcıdır.

شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ

‘Ramazan(-ı Şerîf), Kur’an(-ı Kerîm)’in indirildiği aydır.’

İşte bu münasebetle bu ay bereketlerin ve hayırların hepsini (bir araya) toplayıcı olmuştur. Senenin tamamında herhangi bir kimseye herhangi bir şekilde ulaşan hayırların ve bereketlerin hepsi kadr-u kıymeti azametli bu ayın sonu olmayan bereketler denizinin bir damlasıdır.

Bu aydaki iç (kalp) huzuru, bütün sene boyunca iç huzuru sahibi olmanın sebebidir. Bu ayda iç âleminin (kalbin) dağınıklığı, senenin tamamında iç âleminin dağınıklığının sebebidir. Bu mübarek ay kendisinden razı olarak üzerinden geçtiği kişiye müjdeler olsun.

Bu ay kime dargın olarak üzerinden geçti ise, ona da yazıklar olsun. Bu kimse bu ayın bereketlerinden, iyiliklerinden ve hayırlarından mahrum olmuştur. Aynı şekilde mümkündür ki, bu ayda Kur’an-ı Kerîm’i hatim etmenin sünnet olmasının sebebi asla (zata) ait olan kemâlat ve gölgevârî olan bereketlerin hepsini tahsil etmeye vasıta olmasıdır.

Bu iki olgunluğu (zata ait olan kemâlat ve gölgevârî olan bereketler) elde eden kimsenin bu ayın bereketlerinden mahrum olmaması umulur. Ve bu ayın hayırları ondan engellenmez. Bu ayın günleri ile alakalı bereketler, diğer ayların günleri ile alakalı bereketlere benzemez. Bu ayın geceleri ile bağlantılı olan hayırlara diğer ayların geceleri ile alakalı bereketler kıyas edilemez.

İftarın (orucu açmanın) gecenin ilk cüzünde yapılarak acele edilmesi ve sahurun da gecenin son cüzlerine kadar bırakılarak tehir edilmesinin evla (daha iyi) olmasının sırrı bu olsa gerektir. Böylece gece ve gündüzün parçaları tam bir ayrımla birbirinden ayrılmış olur. Az evvel zikredilen Hakîkât-ı Muhammediyye’nin kendisinden ibaret olduğu (o hakikatin ortaya çıkma yeri olan Efendimiz’e salat, selam ve tahiyye olsun) Kâbiliyet-i Ûlâ, bazı sülûk erbabının karar verdiği gibi Mevlâmız’ın bütün sıfatları ile sıfatlanmasına ait olan Zât-ı Pâk-ı Sübhaniye’nin kabiliyeti değildir.

Bilakis şanlara ve Zât-ı Pâk-ı Sübhaniye’ye ait olgunlukların tamamı ile alakalı olan ilmi itibara ait saltanatı yüce Zât’ın kabiliyetidir. Bu itibar ise Kur’an-ı Mecîd’in hakîkâtının hâsılıdır (neticesi, özüdür).

Büyük Şeyh Efendi Mustafa İsmet Garîbullah (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin ifadesiyle yetmiş bin evliyanın serdarı olan İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (Kuddise Sirruhû) Mektûbât’ın birinci cildin kırk beşinci mektubunda mevzu ile alakalı rivayetlerden hülasa ile şu şekilde nakiller yapıyor:

Ramazan ayının azametli bir ay olduğunun bilinmesi gerekir. Bu aydaki nafile olarak eda edilen namaz, zikir, sadaka ve bunun gibi ibadetler, sevap bakımından diğer aylardaki farz ibadetlere eşittir. Bu aydaki bir farzı eda eden diğer aylardaki yetmiş farzı eda etmiş gibidir. Bu ayda oruçlu bir kimseye iftar ettirenin bu iftar ettirmesi günahlarına mağfiret olur. Boynu ateşten azat olur. Ve iftar ettirdiği kimsenin orucundan kazandığı sevap eksiltilmeden aynısı kendisine verilir. Allâh-u Teâlâ memlûkünün (çalışanının) işini hafifleteni, mağfiret edip boynunu ateşten azad eder.1 Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), ramazan ayına girdiğinde bütün esirleri salıverirdi. Her isteyene (istediğini) verirdi.2 Bu ayda hayırlara ve salih amellere muvaffak olan kişiye sene boyunca bu muvaffakiyeti (becerikliliği, başarısı) arkadaş olur. Bu ay iç (kalp) dağınıklığı ile geçerse sene boyunca iç dağınıklığı devam eder. Bu ayı ganimet bilerek mümkün olduğu kadar iç (kalp) huzurunu elde etmek için gayret etmek gerekir.

Noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarla muttasıf olan Allâh-u Teâlâ Hazretleri, bu ayın gecelerinin her birinde ateşi (cehennemi) hak edenlerden binlerce kişiyi azat eder.3 Bu ayda cennetin kapıları açılır. Cehennemin kapıları kapanır. Şeytanlar zincire vurulur. Rahmet kapıları açılır.4

İftarı acele yapmak, sahuru son vakte kadar geciktirmek sünnetlerdendir.5 Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), bu hususta çok mübalağa yapmıştır. Belki de bunun sebebi, kulluk makamına münasip olan acziyetini açığa vurması idi. Hurma ile iftar etmek sünnettir.6

İftar anında şu dua okunur:

ذَهَبَ الظَّمَأُ وَابْتَلَّتِ الْعُرُوقُ وَثَبَتَ الْأَجْرُ  إِنْشَاءَ اللَّهُ تَعَالَى

(Susuzluk gitti. Damarlar ıslandı. Mükâfat sabit oldu inşaallah.)7

MUHAMMED YELKENCİ
Terâvih namazı ve Kur’an-ı Kerîm’i hatmetmek müekket sünnetlerdendir. Ve birçok güzel neticeleri doğurucudur. Allâh-u Teâlâ Habîbi hürmetine bizleri muvaffak kılsın.

Dipnotlar


1- İbnü Hüzeyme, Sahîh İbni Hüzeyme, Kitâbu’s-Siyâm, No:1887, c.3, s.191 ve başkaları Selman radıyallâhu anh’tan.
2- Heysemî, Mecmaa’z-Zevâid, Kitâbu’s-Savm, No:4838, c.3, s.358 ve başkaları İbnü Abbâs radıyallâhu anhümâ’dan.
3- Deylemî, Firdevs, No:5163, c.3, s.382 ve başkaları Enes ibnü Mâlik radıyallâhu anh’tan.
4- Müslim, Sahîh-i Müslim, Kitâbu’s-Savm, No:1079, s.418 ve başkaları Ebu Hüreyre radıyallâhu anh’tan.
5- Heysemî, Mecmaa’z-Zevâid, Kitâbu’s-Savm, No:4875, c.3, s.367 ve başkaları Ebû Zer radıyallâhu anh’tan; No:4877, c.3, s.367 ve başkaları Âişe radıyallâhu anhâ’dan.
6- Heysemî, Mecmaa’z-Zevâid, Kitâbu’s-Savm, No:4875, c.3, s.367 ve başkaları Ebû Zer radıyallâhu anh’tan; No:4886-4887, c.3, s.370 ve başkaları Enes radıyallâhu anh’tan.
7- Hâkim, el-Müstedrek, Kitâbu’s-Savm, No:1536, c.1, s.584 ve başkaları İbnü Ömer radıyallâhu anhümâ’dan.