Osmanlı Döneminde Cumhur Müezzinliği ve Enderûn Usûlü Teravih

Osmanlı Döneminde Cumhur Müezzinliği ve Enderûn Usûlü Teravih

Osmanlı döneminde Ramazan’a mahsus güzelliklerden biri de Cumhur müezzinliğidir. Cumhur müezzinliği daha çok ecdat döneminde ön plana çıkan ve camideki müezzinlerin toplu olarak belli bir tertip üzere okudukları muayyen dualardan ibarettir. Okunan her bir zikrin ve duanın kendine özgü bestelenmiş bir “makamı vardır.1 Bu alanda eğitim görmüş müezzinler kimi zaman topluca kimi zaman ise mezkûr duaları tertip üzere okurlar. Vakit namazlarından öğle ikindi ve yatsı namazında diğer namazlardan da Cuma, Bayram ve mübarek gecelerdeki namazlarda icra edilen cumhur müezzinliği, namazdan önce okunan salat-ı ümmiyeler, muhtelif salavât, tesbihat ve imamın tekbirini tekrar etme gibi geniş bir yelpaze içerisinde değerlendirilebilir. Hatta tüm bunlardan öte dini törenlerde camilerde okunan “Cumhur İlâhisi” de bu konuya ilişkindir. Hekimbaşı Molla Hak Hatıratı’nda bir Regâib gecesi Regaib-i Nebevî okunmasından bahsederken “Laleli şeyhi kürsüde vaaz etti sonra cumhur ilahisi okundu, bir güzel cemiyet oldu, dualar edildi” demektedir.2

Enderun Usûlü terâvih namazıyla da özdeşleşip şöhret kazandığını söyleyebileceğimiz cumhur müezzinliği, tarihi açıdan incelendiğinde geçmişinin Buhurîzâde Mustafa Itrî’ye (1712) dayandırıldığı görülmektedir. Bu usulün saray camileri dışında en yaygın olduğu yer ise Eyüp Sultan Camii’dir. Bunun en büyük ispatı da en çok Ramazan eserine sahip bestekârların “Eyyûbî” lakabını taşımasıdır.

1831 senesinde Ramazan ayının ilk gecelerinden birinde sarayda kılınan terâvih namazı tarihi bir vesika niteliğini taşımaktadır. Musîkî ustası olduğunu söyleyebileceğimiz Sultan II. Mahmud’un da hazır olduğu namazda, Saray başimamı, yüksek kabiliyeti ve üstün kıraati ile Kur’an-ı Kerim okuyan Zeyne’l Abidin Efendi, saray baş müezzini Türk musikisinin dâhilerinden biri Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi’dir. Cumhur müezzinler ise Dellâlzâde, Şakir Ağa, Mutafzâde, Eyyûbî Mehmed Bey’dir. Cumhur müezzinliğiyle ilgili şöyle bir tasnif yapmakta fayda vardır:

Vakit Namazlarında Cumhur Müezzinliği

Vakit namazlarında sünnet kılındıktan sonra müezzinlerden biri (genellikle baş müezzin) gülbank şeklinde cemaati Efendimiz’e salat ve Bilal-i Habeşî ’ye “Fatiha” okumaları için davet eder ki buna “Tasliye” denir. Gülbank’tan sonra müezzin her hangi bir makamdan üç defa “ihlâs-ı şerîf” okur. Bu da üç ihlâs-ı şerîfin bir hatim değerinde olduğu Hadîs-i Şerîfince her farz namazdan önce bir hatim indirme sevabına nail olma niyetini taşır. Daha sonra aynı müezzin veya bir diğeri aynı makamı devam ettirerek “kâmet” eder. İmam da iftitah tekbiri ile -namaz şayet zamm-i sürelerin sesli okunduğu bir vakit ise- müezzinin ses tonu ve makamını takip ederek kıraatte bulunur.

İmamın iftitah tekbirini ve sâir komutlarını müezzin olan kişi arkadaki cemaate duyurma kastıyla tekrar eder. Selam verildikten sonra bir müezzin “Allâhummeente’s-selâmuveminke’s-selâm” duasını okur. Son sünnet yoksa “AlâResûlinâsalavât” denilerek “Salât-ı Münciye” okunur. “Sübhânellâhivelhamdülillâhi…” duası okunduktan sonra bir müezzin sesli bir şekilde “Âyetu’l-Kürsî”’yi okur. Sonrasında “zü’l-celâl-i sübhânellah” der ve tesbihlere başlanır. Burada da bir başka müezzin 7, 11 veya 21 kere biri birine bağlı olarak icrâ ettiği makamda söyler. Akabinde yine aynı müezzin “zü’l-kemâli’l-hamdülillâh” der ve içten okunan “Elhamdülillâh” ları aynı yukarıda zikredilen şekilde okur. Bilahare “zü’l-kudreti’llâhuekber” diyerek aynı şeyleri yapar. Sonrasında “Lâ ilâhe illallahuvahdehû lâ şerike leh, lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdu ve hüve alâ külli şey’inkadîr” der ve “sübhanerabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-vehhâb” duasını koro halinde okuyarak tesbihâtı bitirirler. Bu mahalde başka bir duanın okunması da mümkündür. Mesela “elâ inneevliyaellâh” âyetini bir müezzin okur ve “lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn” kısmı da tüm müezzinlerin iştirakiyle okunur.

Küçük âmin, büyük âmin

Dua için eller kaldırıldığında bir müezzin son âyet okunurken hangi makam yapılmışsa o makamın zemin nağmelerinde birkaç defa “âmin” der ve buna “küçük âmin” denir. Daha sonra parlak ve geniş sesli bir müezzin de herhangi bir duanın mesela “Yâmuhavvile’l-ahvâl” veya “Yâmüfettiha’l-ebvâb” gibi ilk kısmını tiz perdeden uzatarak okumaya başlar. Sesini biraz daha yükseltip birkaç defa âmin çektikten sonra duanın devamı olan “havvi’l-hâlena ilâ ahseni’l-hâl” veya “iftahlenâhayre’l-bâb” kısımlarını da okuyarak karar verir. “Büyük âmin denilen bu kısmın arkasından başka bir müezzin birkaç defa daha “âmin” der. Bu sırada bütün müezzinlerin hep bir ağızdan “ve’l-hamdülillâhiRabbi’l-âlemîn” demeleriyle dua sona erer. Duanın sonunda imam “mihrâbiye” okur. Burada icra edilen makamı devam ettirebileceği gibi, makamın seyrine ve âyetlerin mana içeriğine göre istediği bir makama da geçebilir.

Terâvih Namazlarında

Cumhur Müezzinliği

Terâvih namazı genellikle şu usûl takip edilerek kılınır: Yatsının son sünnetinden sonra müezzinbaşı “Sübhanellâhive’l-hamdülillahivelâ ilâhe illallahuvallahuekber. Ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-‘aliyyi’l-azîm”şeklindeki “tespih”i, çoğunlukla İsfahân bazen “Nevâ” makamında yüksek sesle okur ve ardından müezzinler aynı makamda “Allâhummesallialâ Muhammed” dedikten sonra bir kişi de tekbir alır. Yirmi rekât kılınan terâvih namazı, çoğunlukla dört rekâtta bir selam vermek suretiyle eda edilir. Bu dört rekâtlarda daha çok şu makam sıralaması takip edilir:

1- Birinci dört rekât,ısfahân (veya nevâ), ikinci dört rekât sabâ, üçüncü dört rekât hüseynî, dördüncü dört rek’at eviç, beşinci dört rekât acemaşîrân.

2- Birinci dört rekât rast, ikinci dört rekât uşşak, üçüncü dört rekât sabâ, dördüncü dört rekât eviç, beşinci dört rekât acemaşîrân.

Bu iki makam sıralaması dışında tatbik edilen ve gözlenen bazı makam sıralamaları ise şu şekilde tespit edilmiştir:

a- Nevâ (veya ısfahân), sabâ (veya uşşak), Hicaz (veya muhayyer), Eviç, acemaşîrân.

b- Sabâ, (veya dügah bestenigâr) hüzzâm, ferahnâk, eviç, acemaşîrân.

c- Rast, süzinâk, nevâ, eviç, acemaşîrân.

d- Sabâ, hüseynî, nevâ, eviç, acemaşîrân.

Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere son iki dört rekâttaki eviç (13-16. rekâtlar) ve acemaşîrân (17-20. rekâtlar) sırası hiç değişmemekte, ilk üç-dört rekâtın makam sıralaması ise zaman zaman değişebilmektedir.

Terâvih namazı, her dört rekatta bir, imamın selamından sonra müezzinlerin, imamın kıraatin de icrâ ettiği makamdan bir ilâhi okuması ve ardından da, sonraki dört rekat hangi makamdan kıldırılacaksa müezzinlerin, o makamda “Allâhummesallialâ Muhammed” i söylemesi şeklinde devam eder.Tabii ki burada imam ve müezzinlerin, dört rekâtlarda tatbik edilecek makamlar konusunda önceden fikir birliği yapmış olmaları gerekmektedir. Terâvihin son dört rekâtında imamın acemaşîrân makamında selam vermesiyle ya aynı makamda bir ilâhi veya daha çok herkesin bildiği “Allâhummesalliale’l-Mustafa/ Bedî’i’l-cemâli ve bahri’l-vefâ” mısralarıyla başlayan mâhur salât-u selam okunur.

Bir müezzinin “Rabbenâ âmennâ bimâ enzelte vetteba’ne’r-resûle fektubnâ mea’ş-şâhidîn” âyet-i kerimesini acemaşîrân makamında yüksek sesle okumasından sonra yapılan duayı müezzinlerin vitir namazı için segâh veya hüzzâm makamından aldıkları “Allhummesallialâ Muhammed” takip eder ve vitir aynı makamdan kıldırılır.3

FARUK KEMALOĞLU

Dipnotlar


1- Bu konuda bilgi için bkz. İsmail BahâSürelsan, “Dînî Türk Mûsikîsine Giriş”, s. 61, TRT Merkez Müzik Dairesi yayınları, 24 Ocak, 1972
2- Mehmet Zeki Pakalın, “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü”, I/310, M.E.B. , İstanbul, 1971
3- Ahmed Şahin – Mehmet Kemiksiz, “Enderûn Terâvihi ve Cumhur Müezzinliği”, Artus Basım, İstanbul, 2010, s. 11-16