Tarihten Bugüne Mukabele Geleneği

Tarihten Bugüne Mukabele Geleneği

Sözcük anlamı itibarıyla “karşılıklı olmak” anlamına gelen mukabele, kökeni nebevî zamana varan muazzam bir gelenektir. Hz. Peygamber Ramazan ayında Cebrail (Aleyhisselam)’e Kur’an okur sonrasında onun da okumasını kendisi dinlerdi. Bunlardan birincisine yani Hz. Peygamber’in Cibrîl-i Emîn’e okumasına “arz”, ikincisine yani Cibril’den Kur’an dinlemesine de “mukabele” denilmektedir.

Hz. Peygamber Ramazan ayında Kur’anla meşguliyeti artırmaya teşvikte bulunmuştur. Tercümânu’l-Kur’an İbn Abbas’(Radıyallahuanh) şöyle anlatır Fahr-i Kâinatı: “Allâh Resülu (Sallâllâhû Aleyhi ve Sellem) insanların en cömerti idi. Cömertliğinin en fazla tezahür ettiği an da Ramazan ayında Cibril’ (Aleyhisselam) le karşılıklı Kur’an okudukları zamandı. Cebrail (Aleyhisselam) Ramazan’ın her gecesi gelir ve Allâh Rasûlü (Sallâllâhû Aleyhi ve Sellem)de ona Kur’an’ı (ezberinden okuyarak) arz ederdi.1 Her yıl Ramazan ayına mahsus olarak gerçekleşen bu mukabele, Hz. Peygamber’ (Sallâllâhû Aleyhi ve Sellem) in vefat edeceği yıl iki kez meydana gelmişti. Yani vefat edeceği senenin Ramazan’ında Allâh Rasûlü (Sallâllâhû Aleyhi ve Sellem)  Kuran’ı iki kere Cibril-i Emîn’e arz etmişlerdi.2

Kur’an âyetlerinin hafızada kalmasına yardımcı olan bu Nebevî sünnet, sonraki asırlarda da devam ettirilmiştir. Peygamber-i Zîşan’ın bu âdet-i seniyesine vakıf olan sahabe de bu geleneği devam ettirmiş ve bu yüce adet nihayet bu günümüze dek gelmiştir. İmam en-Nevevî sahabeden bazılarının Ramazan ayı geldiğinde aile fertlerini toplayarak onlara mukabele okuduklarını söylemektedir.3Kur’an’ı ezberleyen hafızların en azından senede bir kez dahi olsa hıfz ettikleri âyetleri tekrar etmelerine yardımcı olan bu Peygamberî metot, her Ramazan’da büyük bir itina ile işlenegelmiştir.

İbn Hallikân, Harunu’r-Reşîd’in hanımı Zübeyde’nin Kur’an’ı ezberleyen yüz kadar cariyesinin olduğundan ve sarayında onları dinlediğinden söz eder. İstanbul’da Topkapı Müzesi Hırka-ı Saadet dairesinde günün hemen her saatinde mukabele okuma geleneği günümüzde de sürdürülmektedir. Bugün İslâm dünyasında yaşatılan mukabele geleneğinde esasta bir değişiklik yoktur. Makedonya gibi bazı Balkan ülkelerinde mukabeleye üç aylar girince başlanmakta recep, şaban ve ramazan aylarında hatim indirilmektedir. Eski İstanbul ramazanlarında camilerde mukabele okunmaya ramazandan on beş gün önce başlanır; Hatim duası, Kadir gecesi öncesi ikindi namazında yapılırdı.4

Osmanlılar döneminde namazlardan önce birer cüz mukabele okumakla görevli olan ve kendilerine “cüzhan” denilen cami görevlileri vardı. Ayrıca bazı büyük konaklarda güzel sesli imam ve müezzinler görevlendirilir ve sahurdan sonra mukabele okunurdu. İstanbul’da Eyüp Sultan Camii ve türbesinde okunan hatimlerin ayrı bir fazileti olduğu kabul edilir; Uzun Çarşı esnafı her yıl Ramazan’da Eyüp Sultan Camii’nde mukabele okuturdu.

III. Selim’in Ramazanlarda Eyüp’te; Ebu Eyyüp el-Ensârî’nin türbesinde veya sarayda Hırka-i Saadet Dairesi’nde okunan hatimlere iştirakinden söz edilmiş, bu hatimlerden bazılarının kıraat-i seb’a üzere okunduğu belirtilmiştir.

Günümüzde Türkiye’de Ramazan mukabeleleri genellikle Ramazan’ın ilk günü başlar ve Arefe günü tamamlanarak duası yapılır. Duanın Kadir gecesinde yapıldığı da olur. Bilhassa kış gecelerinde imsaktan hemen sonra camiye gidenler sabah namazından önce okunan mukabeleye katılmakta, Ramazan için özel dînî yayınlar hazırlayan bazı radyo ve televizyonlarda da mukabele daha çok bu vakitlerde okunmaktadır. İstanbul’da bilhassa Selâtîn camilerinde Ramazan günlerinde tanınmış hafızlar günümüzde de mukabele okumaktadır.

Ayrıca hanımların evlerde bir araya gelip mukabele dinleme geleneği de yaygındır. Bu meclislerde bir hafızın okuduğu mukabele takip edildiği gibi bir hafızın kayda alınmış kıraatini dinleme de giderek yaygınlık kazanmaktadır. Mukabelede her cüz bir kişi veya birden çok hafız tarafından okunabilmektedir.5

Özellikle bu coğrafyaya yönelik bir değerlendirme yapmak gerektiğinde kökleşmiş bir kültür olduğunu da söyleyebileceğimiz mukabelenin toplumumuz üzerindeki manevi tesirinden de bahsetmemiz gerekir. Kur’an’ın Ramazan ayında nazil olmasına binaen bu mübarek ayda Müslümanların Kur’anla iştiğal etmesini, Kelamullah’ı dinlemesini, onu takip etmesini ve ona merak sarmasını sağlayan mukabele, müminlerin Ramazan ayının maneviyatını kalplerinde fazlasıyla hissetmelerini sağlamaktadır.

Tüm bunlarla birlikte hususuyla ülkemizde umumuyla tüm İslam coğrafyasında okunan mukabelelerin daha müfit ve müsmir neticeleri tahsil edebilmesi, okunan mukabeleler üzerinden dinleyen cemaate vaazu nasihatte bulunulması yahut Kuran’ın insan hayatında ne denli bir mevkii haiz olduğuna yönelik ihtarlarda bulunulmasına bağlıdır. Zira toplumun bu yönde ciddi manada eksiklikleri bulunmaktadır. Bu ameliyenin gerçekleştirilmesiyle toplumumuz, Kitabullah’ın sadece elfazına hayran bir kitle olmaktan kurtarılıp işin mana boyutu noktasında da şuurlu bir kitle haline gelebilecektir. Ve hadisenin bahsini yaptığımız bu boyutu günümüz açısından da ciddi bir ehemmiyet arz etmektedir.

İBRAHİM DELİLOĞLU

Dipnotlar


1- Buhari, Kitabu’s-Savm 7, No: 1803
2- İbnMâce, Kitâbu’s-Sıyâm 58, No: 1769
3-  Zekeriya en-Nevevî, et-Tibyân fî âdâb-i hameleti’l-Kur’an, s. 131,
4- Balıkhâne Nâzırı Ali Bey, İstanbul’da Ramazan mevsimi s. 38
5- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXXI/100-101